PROJE | Sisteme Değil, İsteğe Bağlı Hizmet (2017)

HAZIRLAYANLAR

Ceren Topgül
Tuğba Adalı
Alanur Çavlin
Cansu Dayan

ARAŞTIRMA RAPORU

ÖNSÖZ

Ülkemizde 1960'lı yıllarda aile planlaması kavramı altında tanımlanan sağlık hizmetleri 1994 yılından itibaren üreme sağlığı çerçevesine taşınıyor; anne ve bebek ölümleri azalırken doğurganlığı düzenlemeye yönelik hizmetler yaygınlaşıyor, hizmet kalitesini iyileştirmek bir hedef olarak sağlık planlarında yerini alıyordu. 1994 Birleşmiş Milletler Kahire Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı üreme haklarını ve bireyi odağa yerleştirirken, yaşam boyu yaklaşımı ile bireyin doğum öncesinden yaşlılığına kadar her dönemde üreme sağlığı ve cinsel sağlık alanındaki ihtiyaçları üzerinden bilgi, danışmanlık ve sağlık hizmetlerini tanımlıyor, bunlara erişimde devletin sorumluluğunu vurguluyordu. Türkiye'nin de desteklediği Kahire Eylem Planı, Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü başta olmak üzere kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının sahiplendiği, yaşama geçirmek üzere çaba harcadıkları, ulusal eylem planlarına zemin oluşturan bütüncül bir çerçeve sağlıyordu.

1994 yılı sonrasında ulusal politikaları belirlemeye yönelik olarak sektörler arası işbirlikleri ile geliştirilen tüm sağlık eylem planları ve kadının güçlendirilmesi strateji belgelerinde bu bütüncül yaklaşımın izlerini görmek mümkündür. 2000'li yıllara kadar süren uygulamalar üreme sağlığı hizmetlerinin sadece yetişkin kadınlara değil aynı zamanda ergenlere ve gençlere ulaştırılmasına yönelik izler taşır. Üreme sağlığı hizmetlerini yaygınlaştırmaya ve kurumsallaştırmaya yönelik adımlar sağlık hizmet sunumunu yeniden tanımlayan sağlıkta dönüşüm hareketi ile sekteye uğrar. 2003 yılında birinci basamakta aile sağlığı merkezlerinin pilot uygulaması ile başlayan Sağlıkta Dönüşüm Programı 2011 yılında Sağlık Bakanlığı teşkilatının yeniden yapılanması ve Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü'nün kapatılarak birinci basamak sağlık hizmetlerinin Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'na bağlanmasıyla tamamlanır. 2017 yılında ise Halk Sağlığı Kurumu bu kez genel müdürlük olarak tanımlanarak merkez ve il teşkilatlarıyla yeniden yapılanma sürecine girer. Üreme sağlığı hizmetlerinin sunumu açısından hem yönetim yapısına getirdiği değişiklikler hem de uygulamaya yönelik süreçler hizmetlerin erişilebilirliğini etkilemeye devam eder. Bu alanda çalışan sağlık hizmet sunucularının katıldığı üreme sağlığı eğitimlerinin sınırlı sayıda sağlık çalışanına erişimi doğurganlığı düzenlemeye yönelik hizmetleri etkileyen bir diğer değişkendir.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından 5 yılda bir yapılan Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) nicel bir çalışma olarak üreme sağlığı verilerine ulaşabildiğimiz ulusal temsiliyeti olan en kapsamlı çalışmadır. 2013 yılı TNSA sonuçları doğurganlığı düzenlemeye yönelik hizmetlerin erişilebilirliği konusunda önemli veriler sunsa da bu araştırmayı tamamlayıcı nitel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak; Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Ofisi ve Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı desteği ve Nüfusbilim Derneği alan çalışması ile bir araştırma geliştirdik.

Bu araştırma Türkiye'nin en kalabalık kenti olan İstanbul'da birinci ve ikinci basamaktaki sağlık hizmet sunucuları ile gerçekleştirildi ve bu grubun bakış açısı ve hizmet sunum koşulları boyutu ile kürtaj ve aile planlaması hizmetlerini mercek altına aldı.

Bu araştırmayı gerçekleştiren kurumlar olarak beklentimiz; araştırma bulgularının bu alanda çalışan kişiler ve kurumlar tarafından, insan hakları ve üreme sağlığı hakları temeline dayalı bir yaklaşımla değerlendirilmesi, üreme sağlığı hizmetlerinin erişilebilirliği noktasında savunuculuk odaklı yaklaşımların ve işbirliklerinin desteklenmesidir.

Araştırma tasarımı aşamasında katkılarından dolayı Nüfusbilim Derneği üyelerinden Prof. Dr. Ahmet Sinan Türkyılmaz'a, araştırma yönergesinin geliştirilmesinde ve rapor yazımında Doç. Dr. İlknur Yüksel-Kaptanoğlu'na, hazırlık çalıştayına katılarak yönergenin son haline getirilmesi ve saha planlamasına katkılarından dolayı kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Doç. Dr. Funda Güngör-Uğurlucan, Türk Tabipler Birliği'nden aile hekimi Dr. Nazmi Alkan ve TAPV'dan hemşire Nurşen Kambur'a; rapora katkılarından dolayı UNFPA Türkiye ofisinden Dr. Gökhan Yıldırımkaya'ya ve Selen Örs Reyhanioğlu'na, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlanması Vakfı'ndan Nurcan Müftüoğlu ve Murat Çekiç'e ve mesleki deneyimlerini bizimle paylaşarak araştırmanın gerçekleşmesine olanak sağlayan tüm sağlık çalışanlarına teşekkür ediyoruz.